Gündem

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'ndan Ermenistan'a: Provokasyonlara girmemesi konusunda tekrar uyarıyoruz

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 13. Büyükelçiler Konferansı nedeniyle büyükelçilerle birlikte Anıtkabir'i ziyaret etti. Bakan Çavuşoğlu ziyaret sonrası gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Çavuşodğlu, "2022 yolu Türk dış politikasında birçok açıdan doğrulanma yılı olarak kabul edilecek" ifadelerini kullandı, Ermenistan için de dikkat çeken uyarılarda bulundu.

Çavuşoğlu, Ankara'da düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında konuştu.

Çavuşoğlu, Cumhuriyet'in ilk asrında Türk dış politikasını, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinin şekillendirdiğini ve dış politikadaki değişmez istikametin bu hedef olmaya devam ettiğini söyledi.

Türk dış politikasından gelecek yüzyıllara taşınacak en sağlam temelin "sınırlarımızda, bölgemizde ve dünyada barışın temini" olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin yalnızca yanı başındaki ülkelerle değil, tarihte devlet geleneğimizin şekillendiği komşu topraklarda, ata yadigarı soydaşlarımızın yaşadığı dost ülkelerde, Türkiye’nin müşfik kudretinden medet uman mazlum halkların yaşadığı uzak diyarlarda barışı tesis etmeden, huzurlu olabilir miyiz?" dedi.

Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin girişimci ve insani dış politikasıyla hem bölgesel hem de küresel düzeyde barış ve iş birliğinin itici gücü olarak hareket edeceğini vurguladı.

21. yüzyılda kalıcı barışın tesisine hizmet edecek bir diplomasinin iki özelliğinin ön plana çıktığına işaret eden Çavuşoğlu, bunlardan birincisinin; iç içe geçerek çetrefilleşmiş, kemikleşmiş sorunların çözümü için akılcı tahliller yapmak ve çözümler üretmek olduğunu söyledi. Çavuşoğlu ikinci olarak da üretilen çözümleri vicdanın hassas terazisinde tartarak "gücün şefkatten, merhametten ve iyilikten yana kullanılması" olduğunu belirtti.

13. Büyükelçiler Konferansı'nın “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi” temasıyla düzenlendiğini kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın artan yeni çalkantılar silsilesinin arifesinde olduğunu ve bu vizyona ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Çavuşoğlu, dünyanın huzursuz ve dengesini arayan bir konumda olduğuna işaret ettiği konuşmasında şunları söyledi:

"Küresellik uluslararası sistemin adıdır deniyordu; şimdi sorgulanıyor. Milletlerin talebi olan kalkınmanın önüne set çeken bir ortamdayız. Küresel ekonomik sistemi tümden dönüştürecek yeni bir gündemle ve jeopolitikle karşı karşıyayız. Enerji güvenliği denklemleri yeniden yazılıyor. Temiz enerjiye geçiş ve yenilenebilir enerji kaynakları bu denklemin temel verileri olacak." dedi.

Tüm bu gelişmelerin yanında hidrokarbon ekonomisinden çıkışın da sorunsuz olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, dünyanın bir ekonomik durgunluk dönemine doğru kaydığı değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, salgın nedeniyle tedarik zincirlerinin aksaması ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle başlayan gıda krizinin, Ukrayna’daki savaşla birlikte, dünya çapında gıda güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaştığına dikkat çekti.

Savaşın unutmak istediğimiz “yayılmacılık, ilhak” gibi kavramları, nükleer tehditleri yeniden Avrupa topraklarına sokan gelişmeler, yenilenmiş bir Avrupa güvenlik mimarisini mecbur kıldığının altını çizen Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Stratejik rekabetlerde büyük güçler kafa tokuşturuyor. Bunların nedenleri, iklim değişikliğinden, enerji ve ekonomik sistem dönüşümüne, güç transferleri ve rekabetlerinden, uluslararası kurumların artan zafiyetlerine kadar çok çeşitli etkenlerde aranabilir."

- "Türkiye barıştan payına düşeni alamadı"

Çavuşoğlu İngiliz tarihçi Eric Hobsbawn'a referans verdiği konuşmasında yazarın, Fransız devrimini izleyen 59 yılı “Devrim Çağı”, sonrasına “Sermaye Çağı” ve daha sonra Birinci Dünya Savaşı’na giden 40 yılda “Avrupa İmparatorlukları Çağı” ve son olarak Soğuk Savaş'ın sonuna kadarki kısa ama yıkıcı 20. yüzyılı ise Aşırılıklar Çağı olarak nitelediğini belirtti.

Bu örneklerin ardından şu an girilen dönemin "Buhranlar Çağı" olarak isimlendirilebileceğini belirten Çavuşoğlu, "Dünya bu karmaşaya gözü kapalı giriyor. Şoklara karşı dayanıklılık ve sürdürülebilirlik temel şart haline dönüştü." dedi.

Çavuşoğlu birçok ülke için değişim anlamına gelse de Türkiye için şartların "eski tas, eski hamam" olduğunu kaydederek buna neden olan koşulları şu şekilde ifade etti:

"Çünkü Soğuk Savaş sonrasındaki ara dönemde birçok ülke bir “barış payından” faydalandı. Yani barış, ekonomilerine, huzurlarına ilave katkı sağladı. Türkiye ise bu barıştan payına düşeni alamadı. Aksine savaşlar, ülkemizin sınırlarının hemen ötesinden, soğuk ve sıcak haliyle hiç eksik olmadı. Bugün Ukrayna ama daha önce Irak, Körfez, Kafkaslar, Balkanlar, Suriye, Orta Doğu, hep bir ateş çemberinde kaldı. " dedi.

Afganistan, Yemen, Filistin, Libya, Suriye, Ukrayna gibi ülkelerin Türkiye’ye uzak olmadığını belirten Çavuşoğlu, PKK/PYD/YPG, DEAŞ, diğerlerinin hep bu ortamlarda melce bulduğunu kaydetti.

- "Türkiye artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını bekliyor"

Çavuşoğlu, "1990’lardan bu yana Türkiye’nin çevresindeki çatışma ortamı, ceplerde sürekli olarak bir güvenlik faturası ile yaşamamızı mecbur kıldı. Türkiye mecburen faal, birçok dostumuz ise tercihen eleştirel oldu. Türkiye, artık dostlarından daha dost, daha faal ve daha az eleştirel olmalarını ve ellerini taşın altına koymalarını beklemekte. Ukrayna krizinin Türkiye’nin değerini yeniden gözler önüne serdiğini umuyoruz. Şunu da söylüyoruz: Her krizde Türkiye, yanında olmak isteyeceğiniz ülkedir. Tarihin akışı herkese, Türkiye’nin dostluğunun değerini tekrar tekrar öğretir." ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği’nde (AB) ve geniş Avrupa’da barış, istikrar ve refahın korunması ve geliştirilmesinde Türkiye'nin doğal ve güçlü bir ortak olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Dış politikada tek başımıza başardıklarımızı Avrupa Birliği ile yapmış ve yapıyor olsaydık, Avrupa Birliği tüm dünyada küresel bir aktör olarak ayakta alkışlanırdı. Gelin, önce bunu kabul edelim." dedi.

Çavuşoğlu, AB ile yaşanan sürece değindiği konuşmasında, "Bugün Avrupa Siyasi veya Jeopolitik Topluluğu gibi formüllerle aranan angajman, esasen bizim açımızdan Ortaklık statüsü, Gümrük Birliği ilişkisi ve AB üyelik müzakere süreciyle zaten tesis edilmiştir. Üyelik sürecimize gölge düşürecek önerilere açık değiliz. Üyeliğimizi hızlandıracak ve ilgili politika alanlarında bize de yetki verecek bütünleşme adımlarına ise olumlu bakıyoruz." şeklinde konuştu.

- "AB'den üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut adımlar bekliyoruz"

Avrupa’nın da AB ile kısıtlı olmayan gerçek sınırlarında, kapsamlı, içerikli, samimi, somut bir istişare ve iş birliği mekanizmasının hayata geçirilmesi ihtiyacı olduğuna değinen Çavuşoğlu, "Avrupa'nın da Avrupa’yı yeniden konuştuğunu" kaydetti.

Çavuşoğlu bu bağlamda güvenlik mimarisinin, AB ile çevresi arasındaki etkileşimin, genişleme süreçlerinin yeniden ele alınacağı bir yönde ilerlendiğini kaydederek "İstiyoruz ki içinde bulunduğumuz stratejik sınamanın ciddiyeti herkesçe kavransın. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği hedefine bağlılığını korumaya ve her alanda iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için yapıcı politikalar izlemeye devam ediyor. AB Başkanlığımız AB sürecimizde reform, uyum, mali iş birliği ve iletişim çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor. " değerlendirmesinde bulundu.

Çavuşoğlu, "Bir aday ülke ve NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, AB dayanışması adı altında bazı üyelerin kısır çıkarlarına teslim ve rehin olmak doğru değildir. Avrupa Birliği’nden iş birliğine ve üyelik sürecimize yeniden ivme kazandıracak somut ve anlamlı adımlar atmasını ve veto hakkının kötüye kullanımına engel olmasını bekliyoruz. Türkiye-AB ilişkileri bir iki üye ülkenin dar görüşlü çıkar arayışlarına indirgenemeyecek kadar stratejiktir. " şeklinde konuştu.

Alınan siyasi kararlara rağmen, Avrupa Konseyiyle köklü bir ilişkinin mevcut olduğuna değinen Çavuşoğlu, gelecek dönemde Avrupa kıtasındaki büyükelçiliklerin, "Türkiye’nin nasıl bir vazgeçilmez Avrupalı olduğunu, oluşturulacak bir program ve güçlendirilmiş bir odakla yeniden anlatacaklarını" belirtti.

Çavuşoğlu, "AB siyasi ve düşünce çevrelerine, kamuoylarına zaten bilmeleri gerekenleri anlatmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Avrupa’nın düşünce süreçlerine her başkentte daha fazla katkıda bulunacağız. Çünkü 'Türkiye Avrupa’dır' ve Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var." şeklinde konuştu.

Avrupa’yı dar kalıplara sıkıştırmaya çalışan zihinlerle mücadeleyi düşünsel zeminde kazanacak birikim ve imkanlara sahip olduklarını belirten Çavuşoğlu, "Bunu söylerken Avrupa’ya bütüncül bakacağımızı, güvenlik mimarisinden, siyaset, ekonomi, enerji, iklim, dijitalleşme, eğitim, inovasyon süreçlerine kadar en geniş içerik ve vizyonla bütün kulvarlarda etkin şekilde bir katılım, katkı ve etkileşim öngöreceğimizin altını çiziyorum. " dedi.

-"Avrupa güvenliğinin Türkiye’ye ihtiyacı var"

Yugoslavya’nın sancılı dağılma sürecinden sonra savaşın yeniden Avrupa’nın kapısında olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, savaşın, AB ülkelerinin dünya gerçeklerine gözlerini yeniden açmasını sağladığını belirtti.

Çavuşoğlu, düzensiz göç krizi, enerji krizi, güvenlik krizi, iklim krizinin artık Avrupa’yı derinden sarstığına değinerek şunları söyledi:

"Güvenlik nefes gibidir: Önemini ancak eksikliğini hissettiğinizde anlarsınız. Bu nedenle Avrupa güvenliğinin Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin de Avrupa’nın bir parçası olarak kıtanın güvenliğine katkı sunma sorumluluğu var. Çünkü Türkiye Avrupa’dır." şeklinde konuştu.

Avrupalı bir güç olarak kıtanın bu zor döneminde yeniden dikkatin Avrupa'ya verildiğini belirten Çavuşoğlu, “ 'Türkiye Avrupa’dır' ile 'Yeniden Asya'yı aynı stratejik vizyonun tamamlayıcı unsurları olarak görüyoruz." dedi.

Çavuşoğlu, "Bu çerçevede, Yeniden Asya’nın eylem ve program yapısından Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda nasıl yararlanabileceğimizi de değerlendireceğiz. Benzer şekilde, 360 derece bakışla çevremizdeki her bölgede ve küremizde sürdürülebilir kalkınma ve barış lisanı ile konuşulup, davranılmasını talep ediyoruz." ifadelerini kullandı.

'ERMENİSTAN'I UYARIYORUZ'

Çavuşoğlu, dış politikada yapılan çalışmaları anlatarak, "Mesela Ege'de ve Doğu Akdeniz'de, 'Ne yaparsam yanıma kar kalır' anlayışıyla yapılan hesapları bozduk. Haklarımızın gasp edilmesine seyirci kalsak, on yıllarca sürecek yeni çekişme ve hatta çatışma ortamı doğacaktı. Etkili tedbir aldık. Bölgede bize rağmen iş yapılamayacağını göstermiş olduk. Mesela, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin enerji denklemlerinden dışlanmasına set çektik. Bize karşı kurulan oyunları sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerimizle ve 2019 Libya anlaşmamızla bozduk. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik. Şimdi, bizi de içerecek alternatifler aranmaya başlandı. Ortaya koyduğumuz önerilerle bu dinamiği somutlaştırmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle birlikte harekete geçtik. Mesela, Karabağ'da barışın önündeki işgal engeli yıkılırken Türkiye doğrunun, haklının ve adaletin yanında yer aldı. 'Donmuş ihtilaf' tabirini sorguladık. Buzun erimesinin her an çatışma demek olduğunu hatırlattık. Çatışma başladığında kahraman Azerbaycan ordusunun işgal altındaki topraklarını kurtarmasını destekledik. Ardından süratle bölgesel barış için çabalara yöneldik. Bu sayede bugün işgal altındaki toprakları, yerlerinden edilmiş kişileri ve her an patlayacak çatışmayı değil, bölgesel barışı ve işbirliğini konuşuyoruz. Buradan Ermenistan'ı da yeni provokasyonlara girmemesi konusunda tekrar uyarıyoruz" dedi.