Soğukların artması ve kış mevsiminin etkisini göstermeye başlamasıyla birlikte solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Muammer Çelik, özellikle kronik hastalar ve 65 yaş üstü bireyler için bu dönemin daha zorlu geçebileceği konusunda uyardı.İZMİR (İGFA) - Soğukların artması ve kış mevsiminin etkisini göstermeye başlamasıyla birlikte artan enfeksiyonel hastalıklara ilişkin açıklamalarda bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Muammer Çelik, bu dönemin kronik hastalar ve 65 yaş üstü bireyler için daha zorlayıcı olabileceği konusunda uyardı. Sıcaklıkların düşmesiyle birlikte, özellikle grip ve COVID-19 gibi solunum yolu virüslerinin neden olduğu enfeksiyon hastalıklarının sıklığında belirgin bir artış gözlemlendiğini kaydeden Dr. Çelik, bu artışın temel nedenleri arasında kapalı ortamlarda daha fazla vakit geçirilmesi ve doğal bağışıklık sisteminin zayıflamasının yer aldığını belirtti.

“HASTANE YATIŞINA SEBEP OLABİLİR”

Solunum yolu virüslerinin nezle gibi hafif seyreden soğuk algınlığından, zatürre gibi solunum yetmezliğine yol açabilen ciddi tablolara kadar geniş bir klinik periyotta çeşitli hastalıklara neden olabileceğine dikkat çeken Dr. Çelik, “Bu durum, kişinin yaşam kalitesinde bozulmaya, işe devamsızlığa, sağlık kuruluşlarına başvuruya ve hatta hastaneye yatışa neden olabilir. Özellikle küçük çocuklar, hamileler, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı ve KOAH gibi kronik hastalıkları olanlar, sigara kullanan bireyler, bağışıklığı zayıf kişiler ve geriatrik hastalar için bu hastalıklar daha ağır seyredebileceği gibi çok daha ciddi sonuçlara yol açabilir” bilgisini paylaştı.

“VAKİT KAYBETMEDEN HASTANEYE GİDİLMELİ”

Dr. Çelik, solunum yolu enfeksiyonlarının en sık görülen belirtisinin halk arasında nezle olarak bilinen soğuk algınlığı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:“Bu durumda genellikle burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısı gibi hafif semptomlar görülür ve hastalık genellikle 3-5 gün içinde kendiliğinden iyileşir. Gribal enfeksiyonlarda ise burun akıntısı ve boğaz ağrısına ek olarak; yüksek ateş, kas-eklem ağrıları ve halsizlik gibi daha belirgin belirtiler görülür. Risk gruplarında, solunum yolu virüslerine bağlı ya da bakteriyel enfeksiyonlar sonucu zatürre gelişebilir. Bu durumda uzun süreli yüksek ateş, şiddetli öksürük, balgam, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkar. Böyle durumlarda vakit kaybetmeden bir hastaneye gidilmesi ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması hayati önem taşır.”

Sağlık çalışanları yeni yılın ilk haftasında 5 gün daha iş bırakacaklar! Sağlık çalışanları yeni yılın ilk haftasında 5 gün daha iş bırakacaklar!

GEREKSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMINA DİKKAT

Kış aylarında görülen enfeksiyonların çoğunun virüs kaynaklı olduğunu belirten Dr. Çelik, gereksiz antibiyotik kullanımı konusunda uyarıda bulundu:“Bu tarz hastalıkların tedavisinde antibiyotik yerine ağrı kesici-ateş düşürücü gibi ilaçların kullanılması önerilir. Yine dengeli beslenme, sıvı tüketiminin arttırılması ve istirahat dikkat edilmesi gereken başlıca konulardır. Gribal enfeksiyonu olan yüksek riskli kişilere vücudun hastalığa neden olabilecek belirli virüslerle ve viral enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olmak amacıyla antiviral tedavi verilebilir. Virüslere bağlı gelişen solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımı, kişiye hiçbir fayda sağlamadığı gibi yan etki gelişimine sebep olabilir ve toplumda antibiyotik direnci gelişimine sebep olur. Antibiyotik tedavisi, sadece bakteriyel zatürre gibi hastalıklarda doktor gözetiminde kullanılmalıdır. Bu sebeple doktorunuza danışmadan antibiyotik kullanmayınız.”

“HASTALIKTAN KORUNMAK BİR TOPLUM SAĞLIĞI MESELESİ”

Enfeksiyon hastalıklarından korunmanın bir toplum sağlığı meselesi olduğunu kaydeden Dr. Çelik,“Bu kış, sağlığınızı korumak için basit ama etkili önlemler alarak hem kendi sağlığınızı hem de çevrenizdekilerin sağlığını koruyabilirsiniz. Örneğin temel hijyen konusunda dikkatli olmak, birçok hastalık için temel bir engelleyicidir. El hijyenine özen gösterin. Sık sık ellerinizi sabun ve suyla yıkayın veya alkol bazlı el dezenfektanı kullanın. Kalabalık ve kötü havalandırılmış ortamlardan mümkün olduğunca kaçının. Bir diğer önemli husus ise bağışıklığınızı güçlendirmek olacaktır. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve yeterli uyku bağışıklık sisteminizi destekler” şeklinde konuştu.

“AŞI VE MASKE KULLANIMI RİSKLERİ AZALTIR”

Maske kullanımının sadece pandemi döneminde bir zorunluluk hali olmasının dışında toplum sağlığının korunması noktasında önleyici bir tedbir olarak görünmesi gerektiğini ifade eden Dr. Çelik, “Ateş yüksekliği, öksürük, kas ağrısı gibi şikayetleri olan kişilerin kapalı ortamlarda diğer kişilere virüs bulaştırmamak için maske kullanması önerilir. Maske takmayan kişilerin öksürme ve hapşırma durumunda bir mendil veya peçete ile ağzını burnunu kapatması veya kolunun iç kısmı ile ağzını kapatması gerekmektedir. Özellikle ek hastalıkları olan, ileri yaş ve bağışıklığı baskılanmış kişilerin aynı ortamda hasta olan biri varsa veya kalabalık ortamlarda bulunacaksa maske takmaları çok önemlidir. Son olarak risk grubundaki kişilerin her yıl sıcaklıkların düşmeye başlamasıyla birlikte grip aşısı olması; gribal virüslere bağlı ağır enfeksiyon gelişimi, hastaneye yatış ve ölümleri önlemektedir” dedi.
 

Kaynak: igf